2 Mayıs 2011 Pazartesi

Spor için sanat!


Sanat dediğin eskiden az bulunur bir şeydi. Herkesin pek anlamadığı, eski olana ağzı açık baktığı; yeni olanınaysa ya burun kıvırdığı ya da anlamadığını kamufle etmek için bayılmış göründüğü bir kavramdı.
Ne var ki son yıllarda lüks nasıl demokratikleştiyse, ünlü tasarımcılar uygun fiyatlı koleksiyonlar yapmaya, zincir mağazalar için koleksiyonlar tasarlamaya başladıysa; sanat da demokratikleşti. Aslında gerçek anlamıyla insanın kendi ifadesinin temel yollarından biri olan sanat, aslına rücu etti ve sadece büyük sanatçılara değil, herkese kendini ifade etme ve ortaya çıkanın adına sanat diyebilme özgürlüğü tanınır oldu.

Ortaya çıkana bir sanat eseri deyip dememek; herkesin kendi takdirine kalmış. Sanat olarak dikkate almamak kadar, “ben sanat yaptım, kime ne” demek de serbest.



Önce Adidas, müzik yapan ayakkabı modeli Megalizer’ı yarattı. Dansçıların adımlarıyla oluşan müziğin, kendisini yaratan adımlara en çok yakışan melodi olduğu su götürmez bir gerçek. Kulağa hoş gelir gelmez, orası bilinmez elbet.

Bu hamleye karşılık vermekte gecikmeyen Nike, “+ GPS” teknolojisini kullanarak koşucuların ayak izlerinden resim yapan bir ayakkabı modeli çıkardı. Ayakkabıların tabanına entegre edilen özel bir yazılımla, Nike+GPS sahiplerinin adımlarının yarattığı frekansların renk ve desen yansımaları; bir sanat eseri oluşturuyor. Fırça darbeleri ve renkler koşucunun hızına, üzerinde yürüdüğü zemine ve adım sıklığına göre değişiyor. Uygulamayı ilk test edenlerin eserleri ayakkabı kutularında ölümsüzleşti.

Dediğim gibi, meydana gelenin adına sanat deyip dememek herkesin kendi takdiri. Ama sanatın demokratikleşmesi, ileri bir zümreye mahsus olmaktan çıkarılıp herkese kendini ifade etmenin yollarının sunuluyor olması, hoşuma gitmiyor değil. En nihayetinde sanat, her zaman toplum için değil; bazen de spor için sanat!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder