5 Aralık 2013 Perşembe

Söyle ona..



Düşündüğünüz her şeyi söyleyebiliyor musunuz?
Karşınızdakine.. Aklınızdakine.. veya sadece kendinize..

Bazen insanın aklından geçenler boğazından geçmiyor. Gururdan, utançtan, öfkeden veya korkudan.

“Söylersem ne olur”u hesap etmekten; hiç hesap etmediğim şeyler yaşıyorum.

Söyleyemediklerimin yanında söylediklerim hiç kalıyor. Söyleyemediklerim bana; söylediklerim, söyleyemediklerime hiç yakışmıyor. Söyleyemediklerim, söylediklerimi de anlamsızlaştırıyor.

Daha söyleyecek çok şeyim olan bir insan artık beni dinlemiyor mesela. Ve nedenini bile bilmiyorum. Nedenine kafa yorunca naçiz aklımın ürettiği tahminler o kadar üzüyor ki, yeni hayallere kapılmaktan kendimi alıkoyamıyorum.

“Söyle ona..” diyebileceğim kimse de yok. Boğazımda bir düğümle kalakaldım. Günlerim söyleyemediklerimin paramparça olup dökülmesini izleyerek geçiyor.

Dünyanın bir ucundan sesimi (veya söyleyemediklerimi) duyan bir insan evladı, güzel bir iş yapmış; “The Thoughts Room”u yaratmış.

Giriyorsunuz, söyleyemediklerinizi yazıyor ve gökyüzüne bırakıyorsunuz. Evrene mesaj göndermek gibi değil. Söylediğiniz her şey siz ve yıldızlar arasında sonsuza dek sır olarak kalıyor.

İnsan kendini yıldızlara ulaşacak kadar yüksek sesle bağırmış da kimseye duyurmamayı başarmış gibi hissediyor.

Yazana, yazdıklarının kayan yıldızlar gibi uzay boşluğunda parçalanıp sonsuza karışmasını izlemek kalıyor.

Tıpkı söyleyemedikleriniz gibi.